appropriate ...

uygun, münasip, yerinde.
an appropriate example: uygun bir örnek.
an appropriate dress: DEVAMINI OKU
münasip bir giyim.
an appropriate remark: yerinde bir söz/ihtar. GİZLE
özgü, has, mahsus, ait.
Each played his appropriate part: Herkes kendi rolünü (kendine ait rolü) oynadı.
ayırmak, tahsis etmek.
The government appropriateed a large sum of money for building hospitals: DEVAMINI OKU
hükümet hastane yapılması için büyük para ayırdı. GİZLE
kendine maletmek, benimsemek.
(sahibinin rızası olmadan) almak, gasbetmek, zaptetmek, müsadere/istimlâk etmek, zimmetine geçirmek. DEVAMINI OKU

The minister was found to have appropriated a great deal of government money. GİZLE
çalmak, (ufak çapta) hırsızlık yapmak.
yerinde Sıfat
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun